Isparta’da Mimarlar Odası Başkanı Caner Ataseven, olası bir deprem durumunda kentteki tüm mahallelerinin zemin açısından aynı oranda risk altında olduğunu söyledi.
Ekonomik ve teknik ömrünü doldurmuş, çok katlı binaların olduğu mahallelerde riskin en üst düzeye ulaştığını kaydeden Başkan Ataseven, Anadolu ve Halıkent mahallelerindeki binaları örnek gösterdi.
Başkan Ataseven, açıklamasında; “Isparta’da zemin açısından bakarsak, zemin uzmanı kişilerin dediğine göre; merkezin her yeri aynı, kötü durumdadır. Z-D dediğimiz en kötü zemin sınıflarından biridir. Biz aslında dolgu üzerine yerleşmiş bir şehiriz. Kayalık yerlere hiç yerleşmedik. Düz ovalara yerleştiğimiz için zemin açısından baktığımızda bütün mahalleler aynı, maksimum risktedir. Üst yapı olarak baktığımızda yine bir 40 yılını doldurmuş, ekonomik ve teknik ömrünü doldurmuş çok katlı binaların olduğu mahalleler daha risklidir. Nedir? Anadolu Mahallesi, Halıkent Mahallesi. Bunu aslında hepimiz biliyoruz zaten. Mahalle gösterince öyle bir tepki çekmiyor zaten; o mahallede yaşayan kişiler de biliyor çünkü bir dönüşüm bekliyorlar zaten. Az katlı binaların olduğu mahalleler o kadar riskli değil tabi. Ona göre, örnek olarak Gülistan Mahallesi vardı; yine çok katlı eski binalar vardı, çoğu dönüştü. O açıdan bir güvenceye kavuştu. Yani “şurası daha sıkıntılı, burası daha güvenli” diyemem çünkü her yer kötü durumdadır. İyi yerler tabi ki var. Mesela kayalık zeminler, en sağlam zemindir. Aliköy ve TOKİ tepenin üzerine kurulmuş” diye konuştu.
“Her zemine ya da fay hattına istenilen yükseklikte bina yapılabilir”
Isparta Mimarlar Odası Başkanı Caner Ataseven, kuralına uygun ve bölgenin şartlarına göre iyi projelendirilmiş binalar yapılması halinde her zemine ya da fay hattına istenilen yükseklikte yapılar yapılabileceğini söyledi.
Başkan Ataseven, ‘Dünyanın en yüksek gökdeleni, dünyanın en kötü zeminine yapılmıştır’ diyerek; “Şimdi, her zemine ya da her fay hattına yakınına istediğiniz yükseklikte bina yapabilirsiniz. Sınırı yoktur. Dünyanın en yüksek gökdeleni, dünyanın en kötü zeminine yapılmıştır. Dubai’deki Burj Khalifa 163 katlıdır. Hala dünyanın en yükseğidir. Bildiğiniz çölün üzerinde, altı direkt kum ve denizdir. Yapılabilir yani, her yere yapılır. Ben, bir sınırlamayı doğru bulmuyorum. Hani Ankara’da deniyor: ‘Yatay mimari’ bizde arsa çok kıymetlidir. Arsa payları çok yüksektir. Müteahhitler en çok burada zorlanıyor. ‘Verirken arsası şu kadar daire isterim, bir daire iki daire isterim’ gibi şartlar koşuyor. Madem arsamız kıymetli, alanımız dar, gökyüzü özgür. Gökyüzü de Türkiye Cumhuriyeti’nin parçasıdır. Uzaya kadar bizim değil mi? Çıkar mı? Çıkabildiğimiz kadar çıkalım. Tek kural, kuralına uygun yapmaktır. Tek şart; iyi denetim ve buna göre projelendirilmiş binalardır. Bunun için de yönetmeliklerin revize edilmesi lazımdır yoksa ben yüksek kata karşı değilim. Hani diyorlar ya; ‘Isparta’ya yüksek bina yapmamalı, en fazla dört kat olmalı’ Ben katılmıyorum. On kat da olabilir, yirmi kat da olabilir. Zemin kötüyse, zemin iyileştirilmesi yapılmalıdır. Temel ona göre hesaplanır. Bol perdeli binalar yapılır. TOKİ’ler mesela yıkılmıyor. Tünel kalıp dediğimiz, her yeri betondur. Şimdi rezonans dediğimiz bir kavram var. Depremin ivmesinin hangi yönden, ne şiddette geldiği, zemin titreşim periyodu ile üst yapının titreşim periyodunun çakışması, buna rezonans diyoruz. Öyle ilginç bir şeydir ki bu; Dört katlı, yığma, yetmiş yıllık bina ayakta kalırken, yanındaki iki katlı betonarme, yeni yapılmış bina göçebilir. Yüksek katlı ayakta kalıyor; yani hemen yanındaki göçebiliyor. Bunda net bir ifade yoktur. Yani bu konuda daha çok bilimsel çalışma, makale, araştırma yapılmalıdır. Deprem ülkesiyiz ama üniversitelerimizde yeterli sayıda bu konuda çalışma göremiyorum. Keşke daha çok çalışma yapılsa, 6 Şubat deprem bölgesi aslında tam bir açık hava laboratuvarıdır. Bunu çok iyi kullanmalıydık çünkü artık enkazı kaldırdık. Neden göçtü o binalar? Neden yetmiş yıllık yığma binalar ayakta kalırken, yeni yapılan betonarme binalar göçtü? Yüksek katlı değil, az katlı. Yüksekler dururken niye az? Bunları aslında hep araştırmalıyız. Böyle kesin hüküm veremeyiz. Yani yüksek katlı göçer, az katlı ayakta kalır. Böyle bir şey yok” şeklinde konuştu.